İçeriğe geç

Piyasalara Dikkat!

Gerek Amerikan Merkez Bankası (FED) gerekse kredi derecelendirme kuruluşlarının gelişmekte olan ülkeler arasında Türkiye’yi en riskli ülke konumunda hedef tahtasına koyması çok dikkatli olmayı gerektiriyor.

Piyasalar daha önce öngördüğümüz ve uyardığımız şekilde ciddi bir dalgalanma içerisine girdi. Merkez Bankası’nın bu dalgalanma karşısında geç kalan faiz hamlesi dövizdeki ateşi kısa vadede düşürdü ancak bu hamle uzun vadede çok fazla etkili olmayacaktır. Türkiye’de yaşanan piyasa hareketlerinin siyaset etkisiyle değil tamamen dış piyasalardaki gelişmelerin bir sonucu olduğunu görmek gerek. Siyasal sıkıntı ise bizi en kötü ayrışan piyasa olarak ilk sıraya taşıyor. Gerek Amerikan Merkez Bankası (FED) gerekse kredi derecelendirme kuruluşlarının gelişmekte olan ülkeler arasında Türkiye’yi en riskli ülke konumunda hedef tahtasına koyması çok daha dikkatli olmayı gerektiriyor.

Bu listeyi hazırlayan kuruluşlar her zamanki gibi Türkiye’nin hakkını yemeye devam ediyorlar. Ancak siyasi sıkıntıların varacağı sonuç ile haklı çıkma olasılıkları da yükselmeye başladı. Aynı listede ele alındığımız diğer ülkelere bakarsak en büyük tehlike Çin. Çin’in borç sorunları yatırımcılar için ciddi bir endişe… Standard&Poors’a göre Çin’deki kurumsal borçların toplamı 2013 sonunda 12 trilyon dolara ulaştı. Bu da ülkenin GSYH’sinin %120’sine denk geliyor. Burada ortaya çıkacak bir bankacılık krizi, uluslararası faaliyet gösteren birçok bankanın da batmasına yol açabilir. Diğer tarafta Rusya var… G-7 liderleri, Kırım’da yapılacak referandumu tanımayacaklarını bildirerek, Rusya’ya Kırım bölgesinin statüsüne dair referandumu destekleme eylemlerini durdurma çağrısında bulundu. G-7 açıklamasında, Rusya’nın aksi haldeki adımlarına hem tek tek hem de toplu girişimlerde bulunulacağı belirtildi. Rusya tarafından referandum sonuçlarının yok sayılmasının kabul edilmesi çok zor. Bu konuda vereceği karar bölgedeki itibarını derinden etkileyeceği için mücadele etme olasılığı yüksek; bu da piyasalar üzerinde başka bir etken…

Gelişmekte olan ülkelerden para çıkışı hızlanıyor

ABD’de veriler öngördüğümüz gibi iyi gelmeye devam ediyor. Bu, tahvil alımlarının sonlandırılmasını hızlandırabilecek bir etki. Diğer taraftan ABD borsalarında ve ev fiyatlarında yaşanan artış enflasyonu tetikleyecek ve kısa vadede bile faizlerde yukarı yönlü bir hareketi tetikleyebilecek kadar hızlı… Bu da gelişmekte olan ülkelerden para çıkışını hızlandırabilecek başka bir olgu… Zaten Türkiye için baktığımızda sermaye çıkışı net bir şekilde gözlemleniyor. Hisse senedinde son iki aydır çıkış görülüyor: Ocak’ta 319 milyon dolar, Aralık-Ocak’ta toplam çıkış 565 milyon dolar olarak gerçekleşti. DİBS piyasasında ise Ekim ayından bu yana çıkış görülüyor: Ocak’ta 1,1 milyar dolar çıkış görülürken, Ekim 2013-Ocak 2014 toplam çıkış 3,5 milyar oldu. Bankalar ise 503 milyon dolar tahvil ihraç etti.

Diğer taraftan bankalardaki yabancı para mevduatları hızla artıyor. Bu aslında hem Merkez Bankası döviz rezervine dolaylı katkısı hem de sert hareketlerde ortaya çıkacak döviz satışları nedeniyle riski azaltıyor. Sermaye gelişmekte olan ülkelerden çıkarken zorlanıyor, dalgalı döviz kuru nedeniyle kur fiyatları hızla yukarı gittiği için belli bir seviyede alımlar duruyor. Sonrasında gevşeyen kurda alımlar devam ediyor. Ben bunu borsada mal toplama hareketine benzetiyorum… Yani sanki birileri uzun süredir döviz topluyor… Ne yazık ki piyasalar her şeyi fiyatlar diyenlere katılamıyorum… Piyasalar manipülasyona açık ve koyun gibi birbirini takip eden yatırımcı profili ile dibe vurmadan gerçekleri göremeyen bir hale geldi. Bunu son krizlerde gördük, hiçbirinde piyasa çok sert hareketlerin dışında kalamadı. ABD bunu yaşadı; Avrupa Birliği için ise Japonya gibi 25 yıllık bir resesyona girecek diyen ünlü yatırımcılar var. Dinamik halde olan ve piyasalara heyecan veren gelişmekte olan piyasalar ise her biri kendi içsel sorunlarıyla boğuşuyor. Yeni bir kriz olacaksa bunun adı gelişmekte olan piyasalar ve Çin krizi olacaktır. Krizin adını Türkiye krizi koyamayacaklar.