İçeriğe geç

Piyasalar Yönünü Ararken

FED’in merakla beklenen açıklamaları, en başta gelişmekte olan piyasalar olmak üzere gelişmiş piyasalarda da paranın kendine yeniden rota çizmesine neden oldu.

2008 yılının sonlarından başlayarak ABD’yi vuran ekonomik krizin ardından yıllardır Amerikan Merkez
Bankası’nın (Federal Reserve Bank – FED) desteğiyle ayakta duran piyasaların gücü test edildi ve görüldü ki desteği bırak kesmeyi, biraz azaltma durumunda bile piyasalar çökecek. 18 Eylül günü FED tarafından yapılan –ve merakla beklenen- açıklamalar ve sonrasında piyasaların verdiği tepkiler en başta gelişmekte olan piyasalar olmak üzere gelişmiş piyasalarda da paranın kendine yeniden rota çizmesine neden oldu.

ABD’deki mali krizin ertesinde paranın yönü şekillendi ve bu ortamda Türkiye yeni bir finans merkezi adayı olarak ortaya çıktı. İstanbul; özellikle Ortadoğu, Rusya ve Türki Cumhuriyetlerinden gelen ve gelecek olan sermaye için güvenilir bir finans merkezi olarak rahatlıkla kabul görebilirdi. Bu doğrultuda önemli adımlar da atıldı. Ancak rakip durumda olanlar için ciddi bir tehdit olarak algılanan bu olguyu yok etmek, İstanbul Finans Merkezi Projesi’ni hayata geçmeden ortadan kaldırmak için uluslararası bir lobi faaliyeti yürütüldü. Türkiye yargı sistemi, Ergenekon davası başta olmak üzere çeşitli davalarla gündeme getirildi ve yıpratıldı.

Her zaman söylediğim gibi, para ürkektir. Para, sağlam bir hukuk sistemi olan ülkelere akar. Sermaye piyasasının zaten bozuk olan imajı daha da zedelendi. Borsayı tamamen bir üçkâğıt piyasası gibi lanse eden sosyal medya ve bu yönde haber yapmayı ilke edinmiş internet siteleri desteklendi. Kumarbaz karakterli yatırımcılar ise foreks piyasasına yöneltildi. Piyasanın büyümesi için atılan iyi niyetli adımlar vizyonsuz, hırsız patronlar tarafından kötü niyetli olarak kullanıldı.

“Bankalarla Hükümet karşı karşıya getirilmeye çalışılıyor”


Halka arz seferberliğinin büyük bir fiyaskoya dönüşmemesi için Sermaye Piyasası Kurulu (SPK) tarafından sert tedbirler alındı. Keşke 400 bin mağdur yatırımcı artık yok sayılmasa, hakları geri verilse de yeniden bir güven ortamı tesis edilebilse. 400 bin küskün ve artık borsaya mesafeli yaklaşan yatırımcının tekrar borsaya kazandırılması ne büyük bir gelişmenin başlangıcı olur, bir düşünün…

Bankacılık sektörüne göz atarsak… Piyasanın çökmesine en büyük engel, sermaye yeterlilik oranları
yüksek, güçlü rasyolara sahip bankacılık sistemi. Burası kesin. Peki, şimdilerde olan nedir? Bankalarla hükümeti karşı karşıya getirip bankacılık sistemi zayıflatılmaya çalışılıyor. Faiz lobisi adı altında Merkez Bankası’nın elindeki silahlar alınıyor. Hükümet ile sermaye karşı karşıya düşman olmuş gibi bir hava estiriliyor. Faiz lobisine kızan devlet, gözden kaçan, tebligatı muhtara yapılmış trafik cezasını iki senede dörde katlarken en yüksek faizi kendisinin uyguladığını nasıl görmezden geliyor? Eğer cezai faizler normal faizlerle bu derece farklıysa bankalara nasıl tepki gösterebilirsiniz? Hem devlet hem özel sektör bu konuda kendine çeki düzen vermelidir.

“Faiz lobisi tekrar gündemde”

Faiz lobisi deyimi tekrar gündeme gelmektedir. Bu konuda bir bilgi paylaşımında bulunmak isterim. Faiz kavramı, İtalyanca “aciyoaggio” teriminden ortaya çıkmıştır. Avustralyalı iktisatçı Eugen Böhm von Bawerk’in Aciyo Faiz Teorisi’ne göre faiz, bugün elde bulunan bir malın gelecekte elde edilebilecek benzer bir malla mübadelesinden doğacak farka eşittir. İnsanlar bugün elde edebilecek olanı gelecekte elde edilmesi muhtemel olana tercih ederler. Buna karşılık ödedikleri bedel de faizdir. Faiz tüm semai dinlerde haramdır. Çünkü sabır ve tevekkül yerine aceleciliğe ve hırsa teşvik eder. Faiz lobisi para kazanabilmek için pozitif reel faiz elde etmeli, yani enflasyondan etkilenmemelidir. Elinde faize dayalı enstrüman olan banka ve finans kurumları faizler düşünce kâr eder, yükselince değil. Faizden para kazanabilmek için en yüksek noktada faize dayalı enstrüman alıp düşmesini beklemekten başka çare yoktur. Devamlı yükselen bir faiz ortamında kâr sağlamak olası değildir. Dolayısıyla son dönemde yaşananların faiz lobisinin değil, başka lobilerin işi olduğunu düşünmek hiç de yanlış olamaz.