İçeriğe geç

Kurumsal Yönetim İlkeleri ve Türkiye Gerçekleri

Kurumsal yönetim notu, bol keseden dağıtılan bayram harçlığı niteliğinde olamaz, olmamalıdır. Rating notu almak için, belli bir bütçeyi gözden çıkaran her şirket, sırf bunu yaptığı için iyi bir notu hak edebilir mi?

Kurumsal yönetim ilkeleri denilince aklımıza ilk gelen kavram, bu ilkelere uyanların düzgün ve dürüst bir yönetim anlayışı içinde olduklarıdır. Şeffaflık, hesap verebilirlik, adil olmak, sorumluluk zaten bu ilkelerin dayandığı dört ana kavramdır.

Azınlık hissedarlar açısından bu kavramların doğru ve düzgün bir şekilde çalışabilmesi için de gerekli olan iki ana kural mevcuttur: Bir hisse, bir oy ve eşit temettü. Üyesi bulunduğumuz Avrupa Birliği Yatırımcılar Federasyonu ve Dünya Yatırımcı Dernekleri Federasyonu, yıllarca yaptıkları araştırma ve yaşadıkları acı tecrübeler sonucunda kurumsal yönetim ilkeleri içinde olmazsa olmaz bu kuralı en ön plana çıkarmışlardır.

Türkiye’de kurumsal yönetim ilkeleri kavramı tanınmaya başladıktan sonra bu yönde ciddi çabalar gösteren birçok kurum olmuştur. Bazı şirketler de hızlı bir şekilde ana sözleşme değişiklikleri de yaparak bu sürece katkı sağlamıştır. Sonrasında rating kurumları ortaya çıkmış ve şirketlerimiz dünya ortalamasına göre oldukça yüksek kurumsal yönetim notları almıştır. Yatırımcı olarak çok önem verdiğimiz ‘bir hisse, bir oy ve eşit temettü’ ilkesinin bu notlar verilirken çok önemsenmediğini üzülerek gözlemlemiş bulunuyoruz.

Yatırımcıların devamlı bedelli sermaye artışına maruz bırakıldığı, halka açıklık oranının yüksekliğine rağmen imtiyazlı hisselerle yönetimin kontrol edildiği, temettü dağıtımı yapmayan ve manipülasyonlara

maruz kalan bir şirketin hisse senetleri sizce hangi kurumsal yönetim notunu hak eder? Rating yapan kurumların dikkat etmesi gereken başka bir unsur da, eğer çok yüksek not verdikleri bir şirket, bir şekilde iflas eder ve batarsa, borsada hisse senedi alan yatırımcılar tarafından tazminat davalarına hedef olabilecek olmalarıdır. Bol keseden kurumsal yönetim notu Kurumsal yönetim notu, bol keseden dağıtılan bayram harçlığı niteliğinde olamaz, olmamalıdır. Rating notu almak için, belli bir bütçeyi gözden çıkaran her şirket, sırf bunu yaptığı için iyi bir notu hak edebilir mi? İyi not alabilmek tabii ki sadece büyük şirketlerin tekelinde değildir, kurumsal yönetim ilkelerine yürekten inanan ve sahipçıkan birçok küçük şirket de mevcuttur. Biz bunların daha da yüksek notlar hak ettiğini düşünüyoruz. Kurumsal yönetim ilkelerine uyum konusunda yıllardır gönüllülük esasında ilerledik; artık bu ilkelerin zorunlu olmasının da zamanı gelmiştir. Özellikle devletin imtiyaz verdiği, imtiyazlı şirketlerde Çukurova-Kepez ve Aktaş Elektrik’te yaşanan tecrübelerden sonra… Bu şirketler bağımsız yönetim kurulu üyeleri tarafından yönetiliyor olsaydı aynı sorunlar yaşanacak mıydı? Devletin el koyma gereksinimi olacak mıydı? Bunları iyi düşünmek gerek… Halihazırda Türkiye’nin en büyük şirketlerinden birinde hakim ortakların çekişmesi nedeniyle, yönetim kurulu tarafından kararı verilen temettü dağıtılamamaktadır. Şirket bir yönetim boşluğu içindedir ve yönetim kurulu kararı alamadıklarını açıklamışlardır. Devletin bu konuda acilen harekete geçmesi ve imtiyazlı şirketlerde yönetim kurulunun salt çoğunluğunun bağımsız üyelerden oluşmasını sağlayacak bir düzenleme getirmesi gereklidir.

Kurumsal yönetim ilkelerine uyum için yazılı ve görsel medyanın da katkısı önemlidir. Habercilik etik kurallara bağlı olarak ilerlemedikçe, ülkedeki gazete okuru sayısının artmadığı, yapılan araştırmalarla

kanıtlanmıştır. Bu konuda en iyi örnek, Japonya’dır. Yazılı basında 16, 14 milyon gibi tirajlara ulaşan gazeteler mevcuttur. Nüfusun yaklaşık yarısı günlük gazete okumaktadır. Türkiye’de bu oranın %10’lar seviyesinde kalması, medyanın durumu açısından oldukça düşündürücüdür. Japonya’daki bu başarının, yazılı basının kurumsal yönetim ilkelerine ve gazetecilik ilkelerine sıkı sıkıya bağlı kalması, herhangi bir siyasi amaca yönelik yayın yapmaması nedeniyle olduğu değerlendirmeleri mevcuttur. Ekonomi basınının işi zor Türkiye’de ise bilgi ve haberin karşılığının para olduğu borsamızda, basın yoluyla manipülasyon yapıldığı için yaşanan adli operasyonlar görülmüştür. Ekonomi basını için, içinden çıkılması gereken bir girdap söz konusudur. Öncelikle medya mensubunun çalıştığı kurumun iş güvencesi vermesi ve gazetecisine sahip çıkması gereklidir. Ancak reklamverenlerin ağırlıklı karar veren konumunda olduğu bu piyasada, gazeteci kendi maaşını alabilme tehlikesiyle karşı karşıya iken ve her an işten atılma korkusu varken, reklam veren aleyhine olabilecek bir konuda nasıl haber yapabilir? Kendi çalıştığı gazetede ‘asgari ücret bizde de var’ diyen köşe yazarı işinden oluyorsa ve bir daha da iş bulamıyorsa, nasıl etik gazetecilik anlayı-

şı olacaktır? Reklam verenlerin dava ettiği gazeteci örnekleri de mevcuttur bu noktada, yalnız bırakılan gazeteciler de… Diğer taraftan baskıyla reklam almaya çalışan, bu noktadan hareketle haberler yapan, patronunun iş takipçisi gibi davranan gazeteciler de vardır. Türkiye açısından siyaset-reklamveren-medya patronu döngüsü içinde etik habercilik yapmak ve bunu yaparken kurumsal yönetim ilkelerine de uymak hiçbir zaman söz konusu olamayacaktır. Gazeteci arkadaşlarımıza ‘borsada aşırı iniş-çıkışlara neden olabilecek haberlerde dikkatli olun, bir şirketle ilgili yazınızda olayları ve konuyu tamamen netleştirmeden haber yapmayın veya manipülasyona neden olabilecek yazılar yazmayın’ denebilir… Ancak siyaset-reklam veren-medya patronu döngüsü kırılmadan yeterince başarıya ulaşamayacaktır. Döngüyü kırmak için öncelikle gazetelerin ve medya şirketlerinin %100 halka açık olduğu, hakim ortağının bulunmadığı ve tamamen bağımsız yönetim kurulları tarafından yönetildiği bir sistem inşa edilmelidir. Bu tür bir şirkete borsadaki yatırımcılar ve okuyucular sahip çıkacaktır, tiraj ve reklam birbiri ardına gelecek olgulardır. Siyasi otorite, halkın sahibi olduğu ve etik değerlere sahip bir gazeteye zaten doğal olarak saygı duyacaktır. Sermaye piyasası doğru kullanılırsa, en güzel çözümleri ortaya koyacak formülleri içinde barındırır…